Neden Zekat Veririz? Zekat Vermek Neden Önemli?

İslam’ın beş şartından biri olan zekât, ihtiyaç sahiplerine yardım ederek ekonomik dengeyi sağlar. Peki, neden zekât veririz? Zekâtın manevi, sosyal ve ekonomik faydalarını keşfedi
25.02.2025
Neden Zekat Veririz? Zekat Vermek Neden Önemli?

ZEKAT VE ÖNEMİ

 

Neden Zekat Veririz?

Biz, dünyevî mutlulukları hedefleyen ve aynı zamanda  uhrevî kurtuluşa erişmeyi amaçlayan bir topluluğuz.  İmanımız, üzerimize böyle bir sorumluluk yüklemektedir.  Peygamberimiz’in (s.a.v) öğretisinde, "Komşusu açken  tok yatan bizden değildir" ilkesiyle donanmış bir ümmetiz  ve bu önemli ilkeyi asla unutmamalıyız.  

İslam'a göre, bütün mal ve zenginliklerin sahibi Allah  (c.c)'tır. İnsan, bu mülk üzerinde yaşar, onu kullanır,  ihtiyaçlarını karşılamak için harcar ve nihayetinde bu  mülkün nöbetini başkalarına devreder ve âhirete yolculuk  eder. 

İnsanlar arasında Allah'ın takdiriyle farklı miktarda mala  sahip olanlar bulunabilir. Kimileri bolluk içinde yaşarken,kimileri ise Allah'ın kaderine uygun olarak fakirlik,  yoksulluk veya açlıkla karşılaşabilirler. Rabbimiz, insanları  aynı kâbiliyet ve güçte yaratmamıştır. Fiziksel özelliklerde  olduğu gibi mâlî durumda da çeşitlilik vardır. İnsanlar ya  zengin, ya fakir ya da orta halli olabilirler. Ancak  unutmamız gereken en önemli gerçek şudur: "Mülk  Allah'ındır." Üstelik aşırı zenginliğe sahip olmak da bir  imtihan kaynağıdır. Allah, insanları verdiği nimetlerle  sınamaktadır ve bu sınav farklı şekillerde kendini  gösterebilir. 

İnsana mal veren Allah, bu maldan muhtaçlara ve elimizin  altındakilere de vermemizi emrediyor. Bu açıdan dinimiz,  paylaşıma çok önem vermiştir. Ayrıca malın belli  tekellerde birikmesine yasak getirerek ‘bireysel zenginliği  değil, toplumsal zenginliği hedeflemiştir’. Özellikle  toplumsal refahın ön planda tutulduğu dönemlerde,  Ömer b. Abdülaziz dönemi gibi, İslam tarihinin belirli  aşamalarında zekât, sadaka ve infak vermek isteyen kişiler  kolayca bulunurken, günümüzde ise zekât verme  niyetinde olan kişilerin sayısının azaldığı görülmektedir.  Bu durum, malın gerçek sahibinin unutulduğuna dair bir  işarettir. 

 

 

Sahip Olduklarımızın Asıl Sahibi Kim?

Bir Müslümanın şu gerçeği iyice anlaması elzemdir: 'Ben  mi dünyaya hükmediyorum, yoksa dünya mı bana  hükmediyor? Mal mı bana ait, ben mi malın sahibiyim?' Önemli olan, aslında mülk ve servete sahip olmak değil,  esas mesele servetle kurulan ilişki biçimidir. Öncelikle mal  ve mülk konusundaki bakış açısının sağlam bir temele dayanması gerekmektedir. Mülkün mutlak sahibi Allah  olduğu hiç unutulmamalı ve emanet bilinciyle  yaklaşılmalıdır. Çünkü sonuçta, 'Mülk Allah'ındır.' İlahi  irade mal ve mülke müdahale edebilir ve kimse bunu yok  sayamaz veya engelleyemez. Hiçbir Müslümanın 'Bu  benim malımdır, kimse karışamaz' deme yetkisi  bulunmamaktadır. Varlık, ancak yaratıcının isteğine  uygun olarak kullanılabilir. İşte bu, ibadettir. 

İlahi iradenin mülke müdahalesinin en somut yansıması,  zekât olarak kendini gösterir. Zekâtın en alt sınırı kırkta  birdir ve bundan sonrası için belirlenmiş bir sınırlama  bulunmamaktadır. Bu konuyu düşünelim: ‘Kırkta kırkını  veren, kırkta birini esirgeyecek mi?’ 

 

Kuran-ı Kerimde Zekat

Kuran’ı Kerim, zekâtı vermenin bir mü’minin, yardımseverliğin ve takva sahiplerinin özellikleri arasında  saydığını, zekâtı vermeme eyleminin ise müşriklik ve  münâfıklığın işâreti olduğunu belirtmiştir. Zekat, imanın  bir mihengi olarak ön plana çıkar. Ancak ilginçtir ki, son  yıllarda Müslümanlar, kurban kesme konusunda  gösterdikleri hassasiyeti, zekat vermeye  göstermemektedirler. Bu durum, paylaşımın ve zekâtın  önemini gözden kaçırma tehlikesini beraberinde  getiriyor. 

Bize lütfedilen her şeyi Allah'ın verdiğine iman etmeliyiz.  Peki, neden vermek istemeyiz ya da eksik veririz? Kimin  malını kimden esirgiyoruz? Üstelik verdiğimiz her şeyin,  ihlâsımıza göre yedi yüz katına kadar geri döneceğini bilmekteyiz. O halde, vermekten niçin kaçınırız? Verme  iradesi Allah'a aittir ve O, bizden vermeyi isteyen bir  şekilde yönlendirir. Dolayısıyla, bu isteğe karşı koymak  bize düşer mi? İşte burada insanın içsel dünyasına bir  bakmalıyız. 

Kimseye ait olmayan mülkü sahiplendiğimizde ve ona  kendimizin sahip olduğunu zannettiğimizde, bencillik ve  cimrilik kapılarını aralarız. Bu noktada, ‘Kârunlaşma’ tehlikesiyle yüz yüze geliriz. Kuran'da da anlatıldığı gibi,  Kârun'un kendi bilgisiyle serveti elde ettiğini düşünmesi,  onun yıkımına neden olmuştur. 

Bu durumda, içsel bir muhasebe yapmalı ve gerçek mal  sahibini hatırlamalıyız. Verme eylemi, imanımızın bir  yansıması olmalıdır. Mal sahibi Allah olduğunda, O'nun  isteğine uygun davranmak ve paylaşmak, imanımızın bir  gereği haline gelir. Mal sahibini unutmaktan kaçınıp,  verme bilinciyle yaşadığımızda, Kârunlaşmanın  tuzağından kurtuluruz ve gerçek anlamda manevi bir  zenginliğe ulaşırız. 

Ne yazık ki, genellikle "Mülk Allah'ındır" derken bile,  günlük yaşantımızda mal ve mülkün gerçek sahibiymişiz  gibi davranıp keyfi hareketlerde bulunuyoruz. Bu bilgi,  imana dönüşmediği sürece, bu tür tutumlarımızın yol  açtığı sorunlar devam edebilir. Peki, "Mülk Allah'ındır" ilkesini nasıl içselleştirerek imanımıza ve bilincimize  dönüştürebiliriz? Hepimiz, sahip olduğumuz maddî ve  manevî imkânları bir düşünelim! Evlerimiz, arabalarımız, işyerlerimiz, makamlarımız, sevdiklerimiz, sağlığımız,  bedenlerimiz ve daha fazlası. Ancak unutmamız gereken  şu ki, her şeyin bir sonu olduğu gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. 

Hayatın geçiciliği karşısında, sevdiklerimizin kaybıyla,  mülklerimizin elimizden çıkmasıyla veya sağlığımızın  bozulmasıyla karşılaştığımızda, bu varlıkların gerçek  değerini daha iyi anlayabiliriz. Eşyaların ve mülklerin  sürekli olmadığını kavradığımızda, onları Allah'ın bize  emaneti olarak görmeye başlarız. Bu bilinçle  yaklaştığımızda, sahip olduklarımızı daha fazla  paylaşmaya ve yardımlaşmaya istekli oluruz. 

 

Sahip Olduğumuz Hangi Mal Bizimle Kabre Gelir?

İstemesek de, hayatın akışı gereği sahip olduğumuz her  şey zaman içinde elimizden kayıp gidiyor. Sahip  olduğumuz varlıkların çoğuyla ne yazık ki vedalaşmak  zorunda kalıyoruz. Bu yaşananlar, derinden  düşündüğümüzde bize ne anlatıyor? Bu soruya en  azından bir an için duralım ve bir tahlil yapmaya çalışalım.  Tüm bu deneyimler, aslında sahip olduğumuz şeylerin  geçici olduğunu, hiçbirine gerçek anlamda sahip  olamayacağımızı hatırlatmıyor mu? Bu olaylar, bize karşı  koyamayacağımız yüce bir gücün varlığını ve  yönlendirmesini hatırlatmıyor mu? 

İnsan, alın teriyle çalışıp kazanmış olsa dahi, malı nisap  miktarını aşmışsa, kazancının kırkta biri helal değildir.  Çünkü o kısım, kendisine ait değil, zekât verilmesi gereken  kişilere aittir. Bu nedenle, malımızı temizlemek adına  kırkta birini veririz.

Günümüzde bizden beklenen, paylaşmaktır. ‘Veren el’ olmalıyız. İten, ezen, sömüren, erteleyen değil; paylaşan  bir tutum sergilemeliyiz. Verirken ve verdikten sonra  başkalarını aşağılamadan, minnet altında tutmadan,  onurlarını zedelemeden yardım etmek çok önemlidir.  Üstelik infaklarımızla kendimizi de koruma altına  almalıyız. Yarının huzurunda hesap vermekten kaçınmak  için bugün Allah'ın yolunda harcamalıyız. 

İnsana yakışan, paylaşmaktır. Yardım edenler, ‘veren el’ olarak Allah'a şükretmelidir. Aynı şekilde, elinden geleni  yapan, ancak alan pozisyonunda olanlar da mahzun  olmamalıdır. 

Fakirlere yardım etmek, onlara lütuf değil, aksine  haklarını teslim etmek ve sorumluluğu yerine getirmektir.

 

İHTİYAÇ SAHİPLERİ İÇİN ZEKAT BAĞIŞI YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ >

ZEKAT İLE İLGİLİ TÜM BLOG YAZILARINI İNCELEMEK İÇİN TIKLAYINIZ >


Son Eklenenler

Zekât kimlere verilir? Kimlere Verilmez?

Kime zekat düşer? Kime verilir? Kime verilmez?

  • 27.02.2025

Zekat Nedir? Zekatı kim verir?

Zekat Nedir? Zekat İslam’ın beş şartından biri olup, belirli bir mal varlığına sahip Müslümanların ihtiyaç sahiplerine vermesi gereken mali bir ibadettir. Zekât kimlere farzdır, na

  • 25.02.2025

Neden Zekat Veririz? Zekat Vermek Neden Önemli?

İslam’ın beş şartından biri olan zekât, ihtiyaç sahiplerine yardım ederek ekonomik dengeyi sağlar. Peki, neden zekât veririz? Zekâtın manevi, sosyal ve ekonomik faydalarını keşfedi

  • 25.02.2025